Osmanlı 3 kıtaya hükmeden bir cihan imparatorluğudur. Osmanlı padişahları aynı zamanda 1517 yılından beri islam halifesidirler. Osmanlı üç kıtaya hükmedebilme başarısını gösterirken elbette bir yönetim şekli uygulamıştır. Bu yönetim şeklini oluştururken tüm dünyadaki yönetim sistemlerini incelemişler ve hepsinin faydalı ve sakıncalı yönlerini ortaya koyarak; o dönemin mükemmel yönetim sistemini belirlemişler ve sürekli zaman içerisinde bu sistemi tecrübelerle yenilemişlerdir. Başta devlet yönetimi olmak üzere; devlet yönetiminin İhtiyaç duyduğu her alanda da (tıp, maliye, astroloji v.b.) sistemleri incelemişler ve her sistemi zamanına göre mükemmelleştirerek devlet yönetiminin bir parçası haline getirip, kullanmışlardır. Osmanlı’nın astroloji sistemine de el attığı, ve bu sitemi de devlet yönetiminde kullandığı maalesef günümüzde pek bilinmemektedir. Zaten ülkemizde astrolojinin ne olduğunun da bilinmediği acı bir gerçektir. Sırası gelmişken astrolojinin sadece gelecekle ilgili tahminlerde bulunmak olmadığını üstüne basa basa vurgulamak istiyorum. Bu astrolojinin çok küçük bir kısmıdır. Ancak halkın gelecek merakı, basının reyting kaygısı ile birleşince sanki astroloji sadece gelecek tahmininde bulunan bir sistem olarak kafalarda yer etmiştir. Buna bir de Osmanlı’nın dünya üzerindeki ilk astroloji okulunu kurmuş olmasına rağmen; henüz ülkemizde bir astroloji Okulu olmayışı sebebi ile; eğitimsiz bir çok kişinin kendisine astrolog ünvanı bahşederek, ekonomik çıkar peşinde koşmaları ülkemizde astrolojiye çok büyük zararlar vermiştir. Toplumumuzda kırık çıkıkçılara da; ortopedi […]
Osmanlılardan önceki Türk ve İslam devletlerinin yöneticileri yanlarında müneccimler bulundurmuşlardır. Ancak müessese olarak devletin bir kurumu olarak sadece Osmanlı İmparatorluğu’nda müneccimler yer almıştır. Türk ve İslam devletlerinde her zaman müneccimler sarayda yöneticilerin yanında bulunmuş ve bilhassa geleceği bilmek arzusu ile müneccimlere çok saygın davranılmıştır. İlm-i Ahakam-ı nücum, sınaat-ı ahkam-ı nücum, ilm-i nücum, ahkam-ı nücum, ilm-i hey-et ve ilm-i eflak isimleri ile adlandırılan astroloji ve astronomi ilmi birlikte anılmıştır. Bu ilim ile uğraşan kişilere verilen ad olan ‘müneccim’ ile hem astrologlar hem de astronomlar kastedilmiştir. Savaş Meydanına Çıkılacak Anı Belirlediler Osmanlılardan önce Abbasilerin ikinci döneminde bir kısım halifeler, emirler veya hükümdarlar yanlarında müneccimler bulundurmuşlar ve özellikle ordunun savaş meydanına çıkacağı anı hep müneccimler belirlemişlerdir. Hem Selçuklu Devleti zamanında hem de Büyük Anadolu Selçuklu döneminde de müneccimlere önem verilmiş ve saraylarda müneccimler bulundurulmuştur. Selçuklu sultanları döneminde müneccimlerin savaş meydanlarına kadar gittiği bilinmektedir. Keza İlhanlı hükümdarları da ne kadar hükümranlık süreceklerinden tutunda yapılacak önemli işlerde uğurlu ve uğursuz saatlerin tespitinde hep müneccimlere başvurmuşlardır. Osmanlı döneminde 37 müneccimbaşının görev yaptığı; 24 tanesinin ölümüne kadar bu görevde kaldığı; dokuz tanesinin azledildiği (görevden alındığı); diğerlerinin ise başka görevlere atandığı bilinmektedir. Mekteb-i Fenn-i Nücum adı altında bir de okul olduğu yine günümüze kadar gelen yazılı eserlerden anlaşılmaktadır. […]
ZÂYİRÇE Yıldızların hareket ve konumlarını gösteren cetvel, bu tür cetvellere dayanarak istikbali keşfetme yöntemi. Bir görüşe göre zâyirçe (zâîrçe) Arapça zevr (ziyaret) kökünden türeyen zâir (ziyaret eden, ziyaretçi) kelimesinin sonuna Farsça küçültme eki “-çe”nin getirilmesi, bir başka görüşe göre zâir ile câe (geldi) fiilinin birleştirilmesi suretiyle oluşmuş, bir diğer telakkiye göre ise Farsça zîç kelimesinden zâyîçe şeklinde türetilmiş olup bazı bölgelerde zâyirçe biçiminde telaffuz edilmiştir. Zâyirçe ve zâyîçe zaman zaman eş anlamlı gibi kullanılmış, bazan birincisi astronomi, ikincisi astrolojinin karşılığı kabul edilmiştir. Terim olarak yıldızların belli bir zamandaki yerlerini ve durumlarını gösteren cetveli, yıldızların ve burçların vaziyet ve hareketlerinden hüküm çıkarıp geleceği keşfetme yöntemini ifade eder. Zâyirçe, yıldızların vaziyet ve hareketleriyle sürat ve istikametlerini hesaplayan zîç ilminden faydalanılması ve gökyüzünün horoskopik haritasının oluşturulmasıyla yapılır. Arzın yörüngesine paralel şekilde devreden, yaklaşık 18 derece genişliğindeki bir daireden meydana gelen bu cetvel 30’ar derecelik eşit kısımlara ayrılır. Bu kısımların her biri yılın bir ayına tekabül eden bir burcu temsil eder. Günümüz astrologlarının çoğu, Batlamyus’un Tetrabiblos adlı eserinde yer alan ve sonsuz çeşitlemesi bulunan temel horoskopi- yi kullanmaktadır. Yerin dönme ekseni bir topaç gibi yavaşça “kafa salladığından” yıldızlar her yıl aynı noktaya dönmez. Dolayısıyla belli bir yıldızın konumu uzun bir süre boyunca ölçüldüğünde bunun […]
XVI. yüzyılda müneccimbaşıların astronomi ve astroloji alanında saraya ait bir çok vazifesi bulunmaktaydı. Müneccimbaşılar XVI. yüzyıldan itibaren saray ve ileri gelen devlet adamları için takvim, imsakiye ve zâyiçe gibi işler yapmaya başlamışlardır. İslam Halifesi olan padişahlar Astrolojiyi devlet yönetimin bir parçası haline getirmiş ve pek çok konuda gökyüzünün rehberliğinde ilerlemişlerdir. Osmanlıda Müneccimbaşılık ve Görevlerinden bazıları, Müneccim, yıldız ilmini, gök cisimlerinin hal ve hareketlerini ve bunlara dair bütün ilimleri iyi bilen, ölçümler, hesaplamalar yapabilen, resmî takvim yapan, gök cisimlerinin değişen veya değişmeyen alametlerini bilen ve bu hallerden hüküm çıkarabilen ve diğer bütün yıldız ilimlerine ait işlere memur olan kişidir. Bu müessesenin başında olan kişiye de müneccimbaşı denir. Müneccim, birtakım semavî alâmetlere bakarak hâdiselerle ilgili tahmin yürütebilir. Müneccimler birtakım alametlere bakarak hüküm çıkarabilirler. Böyle olunca müneccimlik, bugün anlaşıldığı gibi falcılık değildir. Falcılık tamamen farklı olup dinde yasaktır. Falcılık hiçbir ilmî metoda dayanmaz. Müneccimbaşılık hakkında şu önemli notları da bilmekte fayda vardır: Rasathanelerin kuruluş maksatları, hükümdarların astrolojiye olan düşkünlüklerinden değil, bir ilim olan ilmi nücûm ve hey’et üzerine çalışmalar yapmaktı. Kaynaklarda, müneccim olmanın dört mertebesi olduğundan bahsedilmektedir. Müneccimbaşının en önemli vazifesi takvim hazırlamaktı. Takvimler 1800 senesine kadar Uluğ Bey Zîci’ne göre, bu tarihden sonra da Jacques Cassini Zîci’ne göre hesap edilmiştir. Ayrıca her […]
Astroloji ve Astronominin Babası Uluğ bey başta olmak üzere Gıyaseddin Cemşid Kazızade Rumi ve döneminin pek çok değerli Aliminin Bilim insanın eğitiminden geçmiş Büyük Alim Ali Kuşcu ‘nun hakka yürüyüşünün 543ncü senesi. Büyük alim Astroloji astronomi ve matematik bilginidir. Birçok bilim alanında eserler veren Ali Kuşçu, 1403 yılında Semerkand’da dünyaya gelmiş, 16 Aralık 1474 yılında İstanbul’da vefat etmiştir. Babası Timur’un (1369-1405) torunu olan Uluğ Bey’in Doğancıbaşısı idi. “Kuşçu” lâkabı buradan gelmektedir. Ali Kuşçu, Semerkand’da doğmuş ve burada yetişmiştir. Burada bulunduğu sıralarda, Uluğ Bey de dahil olmak üzere, Kadızâde-i Rûmî (1337-1420) ve Gıyâsüddin Cemşid el-Kâşî (?-1429) gibi dönemin önemli bilim adamlarından matematik ve astronomi astroloji dersleri almıştır. Ali Kuşçu’nun astroloji astronomi ve matematik alanında yazmış olduğu önemli eserleri vardır. Bu eserlerden bazıları Risale-i fi’l Hey’e (Astronomi& Astroloji) Şerh-i Tici Uluğ Bey (Astronomi& Astroloji) Risale-i fi’l Fethiye (Astronomi, Astroloji, Risale-i fi’l Hey’e adlı eserinin Arapçasıdır) Risale fi’l Muhammediye (matematik, cebir ve hesap) Unkud-üz-Zevahir fi Man-ül-Cevahir]] (Günümüz Türkçesi: Mücevherlerin Dizilmesinde Görülen Salkım) Bu kıymetli değerli yoluma ışık olan büyük alimi DUA RAHMET ve SAYGIYLA ANIYORUM.
Bîrun Erkanından Müneccimbaşıların Ay Tutulmalarında Yaptığı Uygulamalar KARANLIK GECEYİ AYDINLATAN BEYAZ VE MAVİ IŞIĞIN HARMONİSİNDE RUHUMUZUN DERİNLİKLERİNE DOKUNAN AŞK’A SEVDA’YA İLHAM VEREN AY. AY Türk mitolojisinde doğum ve bereketin sembolü olan en önemli kutsal varlıktır. İslami Menkıbelerde de Erenler Kuş Kılığına girer. Tanrıça Umay Ana Gümüş saçlı ve kanatlı bir kadın olarak tasvir edilir. Hayat Ağacı İkonografilerinde, dallarında ruhları sembolize eden kuşlar görürüz. Hayat Ağacı ile ilişkilendirilen Umay Ana, Süt Ak Göl’den getirdiği ruhu çocukların ağzından damlatır. Osmanlı döneminde müneccimbaşılar Güneş ve Ay tutulmalarını daima titizlikle incelemişlerdir. Kayıt altına almış, padişah ve saray halkını bu konuda bilgilendirmişlerdir. Gereken tedbir ve izlenmesi gereken yollar konusunda rehberlik etmişlerdir. XV. yüzyılın sonları ile XVI. yüzyılın başlarında başlayan müneccimbaşılık müessesinde Osmanlı sarayında Bîrun erkanından olan müneccimbaşılar, aslen ilmiye sınıfına mensup medrese mezunu kişilerdir. Kuyruklu yıldızların geçişi, zelzele, yangın, Güneş ve Ay tutulmaları gibi önemli astronomi hadiseleri ile fevkalade olayların gözlemleri sonucu yaşanacak olumsuzlukları en aza indirebilmek için Tutulmanın gerçekleştiği burcun durumuna ve Ay derecesine göre sizlerle paylaştığım dua ve uygulamaları yaparlardı. Husuf namazı: Ay tutulmasından sonra kişinin kendi evinde tek başına kıldığı nafile bir namazdır. (H.S.F) kökünden “husûf” sözlükte; güneş ve ay tutulmasını ifade eden iki mastar. Husûf ay tutulması için kullanılır. Husûf geceleyin […]
BUGÜN seçim var, sandıktan çıkacak sonuçlar millete ve memlekete hayırlı olsun! Gazete yazarlarının seçim günlerinde konu bulmaları zordur, zira seçim yasakları o gün bütün şiddetleri ile hüküm sürerler, dolayısı ile siyaseti çağrıştıracak tek kelime edemezsiniz, üstelik siyasi partilerden biri yazdıklarınızdan nem kapıp şikayette bulunabilir ve sonra uğraşıp durursunuz… Dolayısı ile bugün siyaset ile hiç alâkası olmayan ama milletçemerak duyduğumuz bir konuda; müneccimler”, yani yıldızlar vasıtası ile geleceği belirleyenlerle ilgili birşeyler yazayım ve tarihimizin en önemli iki müneccimini anlatayım dedim… MÜNECCİMİN İKİ AYRI GÖREVİ Tarih ve gelecek tahmini hakkında kaleme alınmış olan kitaplarda yüzlerce ve binlerce falcının, kâhinin, medyumun, müneccimin vesairenin ismi vardır ve bu isimlerin en önemlisi, 16. asrın meşhur Fransız kâhini Nostradamus’tur. Bizim, yani Türkler’in Nostradamus’u ise 17. yüzyılın ortalarında yaşamış olanMüneccimbaşı Hüseyin Efendi ile 19. asır kâhini Müştak Baba’dır. Müneccimler, eskilerin “ilm-i nücum” dedikleri iş ile uğraşırlardı. “Nücum”sözü “yıldızlar”, “ilm-i nücum” da “yıldız ilmi” demekti ama müneccim ile zamanımızın astrologları arasında dağlar kadar fark vardı. Müneccimliğin şartı matematiği ve astronomiyi çok iyi bilip devamlı gözlem yapmaktı. Burçların gökyüzündeki durumunu kâğıt üzerinde yorumlayan zamane astrologlarının aksine müneccimin gözü her an gökyüzünde idi. HEM TAKVİM HEM GELECEK TAHMİNİ Saray müneccimlerinin asıl vazifeleri zaten falcılık etmek değil, gökyüzünü inceleyip takvim hazırlamak, yani Ramazan’ı gelişini, bayram günlerini ve namaz vakitlerini belirlemekti. Ama, müneccimlerden bazıları binlerce senelik geleneklere […]